21 Aralık 2010 Salı

İsTaNbUl HaTıRaSı


İsTaNbUl HaTıRaSı 

~~*~~      
                            
gözüme aşk battı kör oldum!
bak bu burçlar benim körlüğüm
bu lamartin caddesi, bu ıssız göl
bu serap, bu sâdâbat, bu kız kulesi

bir renga gibi akıp gitti yaz
alevden çiçekleri o haz göğünün

al işte istanbul hatırası
bu gelin teli sarıyerden
gümüşüne keder bulaşmış bu seher
kalem kaşlı bu maçka yokuşu
melâli de bilir helâli de

düdenlerin suya yürüdüğü sevişgen gün
sonra o tan kırmızı jelvera gölgesi
sonra bu kan kokusu bu kan kokusu

bir soluyan faytondu ne zaman geçti sorulmaz
bilinmez ne zaman soldu lülesi çeşmelerin

altın ateşte sınanır dedi bir ses
acıyla yontulur elmas

sana söz!
şehrin sustuğu yerden söyleyeceğim seni
son nefesimle
yakacağım kıyıları başladığı yerden
anavasyanın

bilirsin rüyalar itirazdır kara geceye

~~*~~

Perihan BAYKAL

Onaltıkırkbeş, Sayı:19

(Bu şiirimi İsveç'teki bir yazarlar buluşmasında, değer görüp seslendiren sevgili Ayşe Kilimci'ye sonsuzca teşekkür ediyorum. Ah, İstanbul! Gam yemem artık, gamından gayrı.)

1 Aralık 2010 Çarşamba

SAGU



SAGU

1.

-bugün aşk için ne yaptın?
el cevap:
-öldüm!

görüyor musunuz akan kanı
çeperlerimden?

tarih kadar kırmızı

k a n ı y o r bir badem ağacı
k a n ı y o r yarım kalmış bir kitap
kanıyor, söylenememiş
bir. çift. söz!

çatıda bir pal güvercin
unutmuş kuğurmayı

2.

dudağında
bir gülümsemeyle ölmekti belki
mutluluk

ah, o yitirdiğimiz mavi büyü!

büyük inanmaklar, büyük kuşlar...

3.

herkes kendi anadilinde sussun şimdi
donansın nar ağaçları, lâlüebkem

~*~

Perihan BAYKAL


SERENCAM


SERENCAM

~*~

adak tarlaları, kuzgun siyahı serencam
ya nadasındayız ömrün
ya da soykasıyız bir demin
sır'rını çaldık gölün, kırdık aynaları
son görüşümüz oldu yüzlerimizi

bu yüz, bu eller bizim değil
düşlerimiz ayrı düştüğünden beri
falcı kadın yalan söylüyor
kirli sesi, tırnakları, çürük dişleriyle
ürkütüp Lorca’nın sonelerine konan
gözümün bebeği serçeleri

bir mağara açtın içimde
sarkıt dikit tastamam
soğuk soğuk terleyen taş
duvarlarında kavı açılmadık
kuzguni bir aşk/ kanıyor
boynumdaki doğum lekesi

kırılırken çölde nergis’in sureti
uluyorken ormanda yedi başlı dev
kat sesini sesime, gel
dudağında sahte gülüşleri silen
ıslak bir ıslık/ elbisemde
yıllanmış şarap lekesi

öp beni korkularımdan
kuruyorum yeniden saatleri

Perihan BAYKAL

Onaltıkırkbeş, Aralık 2006, Sayı: 9

Aşkın Küçük Sandal(lar)ı...

AŞKIN KÜÇÜK SANDAL(LAR)I...* Bu konuyla ilgili yazma önerisi bana geldiğinde ilkin biraz irkildiğimi itiraf etmeliyim. Tam da yeni bir şiir...