4 Kasım 2012 Pazar

Gecede Ay Sesleri


 
 GECEDE AY SESLERİ
 
ay harmanıyım darmadağın rüzgârda
düşen pelit sesi kimsenin geçmediği
ıssız yola bel veren gökçül ağaç
 
su arayan bitkin kuş temmuz günü
bir kız çocuğunun saç örgüsünün
çözülürkenki sesi öğle uykularında
 
ay sızıyor gözlerime bin karıktan
tafta hışırtısı bir orman perisinin
sesi yere düşen pembe gül yaprağı
 
bir şehir kaç kere tavaf edilir
kaç kere okunur bir kitap sil baştan
hangi düşten armağan bu elvan telek
 
güneşin ve gölgelerin, gölgelerin sesi
yükseliyor içimde ben'beyaz bir ığrıp
çığıl çığıl sesi çağanozların
 
ay rengi çiçekler açan kokulu mersin
ömrümden sonsuz kere çalınan şarkı
kirmenimde eğirdiğim o sonsuz ip
 
gönderinde nice mayıs nice ekim
çakmaktaşı bir sessizliği dokuyarak
karanfiller karanfiller döküyor eteklerim
 
~*~

Perihan BAYKAL
Onaltıkırkbeş, Eylül 2006
 

18 Ekim 2012 Perşembe

Ben Kuşları Hep Sevdim

 

BEN KUŞLARI HEP SEVDİM
I.
 
oy neyidim neyidim
suyum sungur dilim ağrı
bir derincik ney idim
öptüm amforamı boyuncuğundan
                               “sus!” dedim
ısrar ile bozma esrârı
herkes gider… gülleri kalır bahçenin
 
ferhatsız bir şirin kadar şirin
mecnunsuz bir leylâ kadar leylî!
güneş kaçmış içime ben iflah olmam
kuşlar çözsün bağlamasını dengimin
 
II.
ala fendine, ille kendime
bile söyleyemem ki yalan!
 
dağarımda koca bir dağ, turlu turaçlı
yayı yasmaktı niyetim, dolanım yok
görklü geyikler bağışlamak
bağsız bağıtsız… bağışlanmak!
çinili göğün eyvanına yaz ayaz
erdi de eridi incim!
anlatsın duyanlar duymayanlara
yazsın ezel kâtipleri takdîmi tehir
merih’in dünyadan hiç farkı yokmuş
yokmuş farkı hiç dün
yadan merih’in
III.
ah, bedevî!
bütün oyunlardan yanarak çıktın
kalbi olmanın bedeli!
zırhını kuşan, örtün bellemelerini sırma
dört yanı karalarla çevrili
masmavi bir adasın sen şimdi
kabuksuz bir yara kadar taze
ve bir ağıt kadar kusursuz!

sıyrıl ayna sırından
sarıl ayn’ın sırrına


-ağyâre giz, yâre ayan!-

IV.
sanırım bunu bir daha yapmayacağım
gözlerimi bir daha tana bulamayacağım
gelsin örtsün akşamın yorganı yorgun yüzümü
sanırım bunu ben hep yapacağım

yırtıldı mavi cepkenim, mea culpa
bir bulutun boşalması gibi ansızın!
böyle iyi! böyle iyi!
içim serim dışım rahat
boşluktu niyetim, baktım
omuzbaşlarımda iki kanat!

karayla nişanı attım
merhaba deniz!
V.
 
dolar ay ağılım…kavuşur gün
işin aslını nasıl anlatsın hayat
susar…
bir güvercin kadar dilsiz!
bu turna kaç telli? bir ceren kaç kurşun!

mavim çok kaçmışbenim, saymayı bilmem
kuşlar yapsın sağlamasını ömrümün

~*~
Perihan BAYKAL
Akatalpa, Ağustos 2012

 

6 Ekim 2012 Cumartesi

OLDU BİR KERE

 
 OLDU BİR KERE

~*~
 
atladı eşikten girdi içeri güneş
kuruldu baş köşeye
 
bütün kuşlarım aynı anda havalandı
kanadı bütün yaralarım
aynı anda
 
âh oldu
sabâh oldu
derdim dermânım
hiç rakamsız bile saydım
üç harf ile sevdim seni
kapat perdeyi, aç cihânın perçemini
aksın avuçlarından tel tel
zambak ve şellâle
sevdiceğim, yârim
sarı sâridir
 
doldu bir kere
boşalsa da kalır kokusu şişede
gül suyunun
 
*
Perihan BAYKAL
Şehir, Haziran 2012

17 Temmuz 2012 Salı

ÇIVGIN


ÇIVGIN

1.
eğdim başımı yastım yayımı
usulca geçtim kapısından hiçliğin
soluklandım soluğun olmadığı yerde
kinin olmadığı, kanın olmadığı, zanın!

uzak neydi, yakın neydi, neydi zaman
ilden öte, dilden beri
üfledim boşluğa harflerimi
ah kere ahkerisuzan!

içimden koskoca bir dünya geçti
atların mahşeri ve hıçkıran güller
dediler vardır elbet hüznü olanın
bir de kalbi

ey gözü yaşı kehribar yunt!
ey yurdumun görklü taşları, kunt otağları
çözülmüş bağları da balı balbalı ey!
kökümle, göğümle, içi bin gevher
külümle geldim:
avutun beni! avutun beni!

2.
açılıyor önümde kutlu kanatları gibi bir zor kuşun
harfler! harfler! harfler!
soruyorum her gün kendime ve işte size
insanoğlu niye bu kadar zalim?

ey ağzımla çıkardığım inci
tırnağımla kazıdığım cönk dağı, ey!
fısıldadı gökte pervin, kandiliyle yedi
-herkesin bir adası olacak bir gün
-herkesin bir zeytin yeşili güneşi
kuşlar yüzünden değil midir göğün eğimi
gök yüzünden değil midir kuşlar!

ey sular! ey ırmaklar! ey şoruldayan mavi nektar!
ey gözümde kamaşan hayat, dizimdeki şol kitap!
kavımla, keskimle, içi içine sığmaz
gümüşten kavkımla geldim:
ayıtın beni! ayıtın beni!
~*~
Perihan BAYKAL
Beşparmak, Ocak-Şubat 2012

10 Nisan 2012 Salı

DELİRYUM


DELİRYUM

hep aynı biçimde yazamam şiir sıkılır
gökler yerler sıkılır, özen atının üzengisi
ve kafe amanlarda kentsoylular
huylu huyunca aşka sırnaşır

ben çok dinledim bu cazı
çok da inledim, suzinak makamında
bir avuç gökyüzüyle kalktım düştüğüm her yerden
mezhebimi sorarsanız karanfiliyye
meşrebim
oldum olası aşk!

en dipteyim, dorukta:
kuşların beyazında üç düğüm
mavinin boğazında mendirek!

bir yakut yüzük çaldım ağzından
yunus balığının
adımı kimse sormasın, kuşlar zaten biliyor

hey yavrum!
biz de biliriz bel altı vurmasını ama vurmayız
çiçeklerden aldık terbiyemizi, beş vakit

uzasa da tırnaklarımızda öfler öfkeler
menekşe kokar ayıbımız, af buyrun
kalbimiz süt kuzusu

bu bizim iç meselimiz, bu da atımız: ebedî
bunlar da ışıktan ipliklerimiz:
güher çile, gül çile

biz de biliriz yanaşmasını ama yaşmayız
sonra ne der küpe çiçeği, ne demez yıldızlar
bakıp billur âyineye içimizdeki

cenevizlilerden mi kaldık ne diyor annem
hadi ben neyse!

biz de inanırdık bir zamanlar, dayanırdık
alnımıza sabır giydiren taç yapraklarına
dikenli

bu dünya kimin yalanı anne?
kim doluyor boynumuza bu ipi?
hadi yine o masalı anlat bana
bak cam pabucum  paramparça

atımı sordular: dedim vurdum!
soluğumda en sunturlusundan bir mavi
adımı kimse sormasın!
adımı kimse sormasın!

beddua dişidir, küfür erkek
bildim! bizim suçumuz erken sevmek

od’dur ve o’dur:
kimse dinlemediği için sustu tabiat
sizindir dâr-ı dünya, buyurun tepe tepe!

iliklemeseniz de olur
kemiklerinizi
                                      
            Perihan BAYKAL           

Akatalpa, Mart 2012


19 Şubat 2012 Pazar

AŞKIN GÖR HÂLİ

Görsel: Rafet Van

AŞKIN GÖR HÂLİ

1.

ben seni adından başladım sevmeye
sonradan gördüm salkım söğütlerini
kuşlarını, kedilerini
çağanozlarını yeşil!

ah, çatlayan domur!

dönüş suya, göğe dönüş
o ilk güne, kaosun ikiz gülü
yin ve yen!

bu tiryak kokusu sen
bu şeker bu tuz!
ağzına uzanan bu mercan dalı
efil efil su'z!

iç, soğur!

üçe kadar say ve tut nefesini
üçgenine bulan, kromozomlarına
sonra şorla
sönsün kandil
yansın içindeki gaia sevinci

şunun şurasında kaç kişiyiz
birkaç tövbesiz!
boncuklar dizeriz hâlâ
kuş teleklerine

terimiz
eyyam-ı buhur!

2.

unutkanlığın kekre yemişidir
tazeler dili
efsun içinde bir yerlerde
çözülen buz
gizli gömü

gemiler, gemiler, gemiler
gülibrişim kalyonları
bitmez ki bu sefer
maviye

ellerim iskandil
gözlerim:

aşkın gör hâli

~*~

 Perihan BAYKAL

AfrodisyAS-sanat, Mayıs-Haziran 2009

6 Ocak 2012 Cuma

ÇEŞMİBÜLBÜL KIRIKLARI


ÇEŞMİBÜLBÜL KIRIKLARI

1.

çalağan bir kuş gibi… kurşun gibi!
girdin kanıma, ey şiir!

gömeçte bal tadında:
    ağuladın sularımı!
    ağuladın sularımı!
;
serenime dudağıma
şiir süre’yazdım, al niyetine
                  yarama merhem!

bir cennet edindim kendime, şiirden
bir cehennem!

göyneğim camdan, canım ateş
seherîyim, güneşim içimde
metafor’a!

2.

dalım deli
      dilim deli
             dölüm deli
kendimi ihbar ediyorum, belki ihlâl:
kendi kanında boğmak için ölümü
                                 doğmak için!
çekmeli kınından
bin yıldır uyuyan o hançeri

hemen şimdi!
hayatla çılgınca sevişmeli

3.

kırmızıdır bazen şiir, infilâkı sözün
bazen siyâh, süveydâsı çırpınan gölün

ateşin ve suyun bütün edâları
ille muammâları!

bir gül değirmisinin ortasında olmak tam
kıyısında, bir sonsuz derinliğin

ve aklık!
         ve gürlük!
                    ve ferdâ!

4.

akıl kârı değil ki şiir, ne kârı bilmez
bilir simsar kârı olmadığını tek
bu sîmin yürek
imleyip simler boyuna, boylu boyunca
öperek boynunu sözcüklerin
düşürür rüyâsını, güpegündüz
bulsun diye çocuklar
gülden berk, sudan azîz!

5.

etimde bin leylâ, mecruhunu arayan
bir bakır bakraç, ağzında gecenin suyu

süt ve sülün! süt ve sülün!
şol dilimde şekerrîz!

okunmamış şiirler göndereceğim sana
ve okunmuş şekerler
çayına

ah, yedi kandilli süreyyâsı
göğümün!

6.

aşkar’ın boynunda kanlıca mendil
otuz kat kanadı kaf dağında attar’ın

ölümün kefiyesidir aşk, belki kâfiyesi:
sır kere sırat! bin bir kere pîr!

ey sevgili
düşersem vakitsiz
sen kaldır şiirimi

PERİHAN BAYKAL
Afrodisyas Sanat, Kasım-Aralık 2011

Aşkın Küçük Sandal(lar)ı...

AŞKIN KÜÇÜK SANDAL(LAR)I...* Bu konuyla ilgili yazma önerisi bana geldiğinde ilkin biraz irkildiğimi itiraf etmeliyim. Tam da yeni bir şiir...