7 Haziran 2014 Cumartesi

Şehir ve Azat Meseli

Görsel: Edvard Munch
ŞEHİR ve AZAT MESELİ
 
sana nur topu gibi bir ayrılık görünüyor
cânım efendim, dedi remmal
el mi el! yaman ki yaman!
başında aylardan bir hâle
dilinde güllerden lâl'ertesi
 
bir çığlık olarak kalacaksın
bütün çığlıklardan bir çığlık!
-demedi deme-
 
dedim ne gam!
kimse vuramaz artık
beni topuğumdan, beni
 
yok ağaçlardan başka hiç kimseye
sâye borcum!
 
sırtımı verdiğim dağ idi
sırrımı serdiğim serendip!
bölündü serin vadisiyle bir aşrı ilin
susması ondan… kırsam bir narı
gidip geceye bin bir olması
 
içtim kana kana, -geyiklerimle aynı sudan-
dövdüm temürümü ve batırdım derin
ışıl ışıl ve keskin
anima, ruhum, avluya çık
aydınlığı göreceksin orada
 
iliştir kulağına, bu karanfil senin
ben dışındayım bu şiirin, hayli eşkin
içimde bir kalabalık çarşı, vuuu
gökyüzü benden ısmarlıyor
yüzündeki çingene benlerini
bende seyrediyor, -gülmesi bundan-
gömleğimde uyanan taze deliyi
 
suçu bir bağışlayan çıkar, dedi remmal
ya masumiyeti?
-işte kum… işte remil!-
 
dedim ne gam!
korku yerdedir
gökte değil!
 
unutma! bir gül öğretisidir
eksik tartılan bütün güller bilir
gün olur unutulurum diye korkan, gece olur
unutur kendini!
unutur kendini!
 
al, kalbinde bulunsun
yaran bil, iyi sakla
bakma arkana, sakın bakma
arkandan gelecek yeryüzü
 
anima, ruhum, kırlara çık
sonsuzluğu göreceksin orada
 
Perihan BAYKAL
Kuşak Edebiyat 3, Ocak-Şubat-Mart 2014
 
 

7 Nisan 2014 Pazartesi

Açık Siyah Bir Gül

 
AÇIK SİYAH BİR GÜL

-“Yol Üstündeki Semender” için-

 bazen anlıyorum
Zweig’i
Benjamin’i, bazen
salaş cebinde yüreğinden
daha ağır olmayan çakıl taşlarıyla
Virginia’yı
 

ben ki uzun bir imâ gibi okudum hayatı
acı bir bıçaktı
çektim

dilim lâlmekan
ilim lâ!

tuttum mavi oldum baka baka göğe
yağmura su
kalbimin kirmeninde bir elvan gül
-külliyen ateş! ateşleyin kül!-
belki tutar yara olur –bir ihtimal!-
ağular içmiş eminize

güz elim, Nilgün
içi baştan başa çığlık
Sylvia!

daldırıp elini kalbine
sapı gül ağacı bir bıçağı çeker gibi
gülümsemesi değil miydi şiir, şairin
meydan okuması
acıya

bütün denizlerin, denizliklerin kıyısında
ve altında mavi göğün
“bağırırız avaz avaz”

siyâh kabarcık! âh kabarcık!
içinizdeki en hakiki şey bendim diyor
tek canlı, bu ölü boşlukta

yaşıyordum hâlâ
gömmeye geldiğinizde

tanrının unuttuğu bahçedir intihar
bütün ihtilâller yarım kalmış hikâye

zorunlu ek:
sonra…
bir çiçek, uzatır boynunu
bir kuş cıvıldar
 
*

 Perihan BAYKAL
Akatalpa, Şubat 2014

11 Ocak 2014 Cumartesi

KUŞUN ZAMANI MAVİDİR




KUŞUN ZAMANI MAVİDİR

I.

ak kâğıtlara, saz benizli kumlara değil
beni bir semenderin gövdesine yazın

çiçek açmış bir dalın
baharından kırıldığı yerdeyim

acı alesta bekler… düşeyim
ensemin çatında harlı nefesi

atın hadi, son taşı da atın!

II.

ahh!
vaktim olsa da sussam uzun uzun
olmasa ahdım!

şiir! dedim, şiire dedim, o göğe eren göndere
ben tenhâydım, -evvel emir-
dünya hınca hınç… kalabalık!

öyle kalabalıktı ki Angela
yoktu,  hiç kimse

III.

kuşun zamanı mavidir, kör alavuş ne bilir
kanın suçu yok, rüyâyı bozan riyâ

verdim yelelerimi rüzgâra
bir elimde cıda, bir elim gülhatmi
açtım kanatlarımdaki kat izlerini, tek tek
saldım atlarımı

o’na dedim, o! dedim, o ağulu mercana
şu aysar geceyi geçince, şu karangu köşeyi
göçünce son kuşlarını kuşmarın
asıl yurduma varacağım, yurtsuzluğuma
ağzımda gül kılçıkları, ebedî

beni huma kuşunun gölgesine yazın

Perihan BAYKAL
Akatalpa, Aralık 2013


Aşkın Küçük Sandal(lar)ı...

AŞKIN KÜÇÜK SANDAL(LAR)I...* Bu konuyla ilgili yazma önerisi bana geldiğinde ilkin biraz irkildiğimi itiraf etmeliyim. Tam da yeni bir şiir...